Markalaşmış isimlerle ilham veren röportajlarımızın yepyeni konuğu: Selim Şentürk
Profesyonel hayata 2005 yılında iş geliştirme uzmanı olarak başlayan, birçok sektörü deneyimleyerek önemli başarılara imza atan ve şu anda kariyer yolculuğuna pazarlama grup müdürü olarak devam eden Şentürk’le kişisel markası üzerine keyif dolu bir röportaj gerçekleştirdik.
“Selim Şentürk” olarak isminizi markalaştırma yolculuğundasınız. Kişisel markanızı tanımlayan 3 kelime nedir?
Samimiyet, istikrar ve gelecek
Markanızın sahiplendiği değerler nelerdir?
Hiç bitmemesini umduğum öğrenme merakım ve geliştirmeyi hiç bırakmadığım estetik gözüm aslında beni bugünlere taşıyan en temel iki değer oldu. Ayrıca fırsat buldukça seyahat etmeye çalışıyorum, bu yaşam anlayışının da gerek bugünü görmek gerekse geleceği okumakta bana oldukça değer kattığına inanıyorum. Tüm bu değerleri kişisel markamda sahiplenerek ilerlemek hedefindeyim.
Kişisel marka hikayenizdeki en güçlü kırılım ya da viraj anı nedir?
Bu zamana kadar görev aldığım kurumsal şirketlerin birçoğunda kurucu çekirdek ekibin içinde yer alma fırsatı buldum.
Örneğin, mücevher sektöründe iş geliştirme birimi ile iş hayatına giriş yaptığımda kurucu ekipte göreve başladım. Yine D-Smart dijital platformunda göreve başladığımda kurucu ekibin içerisindeydim. Halı sektörüne marka yöneticisi olarak geçiş yaptığımda da yine kurucu ekipte görev aldım.
Zamanla görev aldığım bu firmaları Türkiye’nin en bilindik markaları yaparak milyarlarca TL cirolara ve yüzlerce çalışan sayısına ulaştırdık. Kurumsal hayattaki bu deneyimler bana marka tasarımı ve stratejik marka yönetimi alanında dolayısıyla marka&iş geliştirme alanlarında ciddi tecrübeler kazandırdı. Kişisel markalaşmanın gündeme gelmesi ile birlikte tüm bu deneyimlerimi kişisel marka hikayemde da kullanmak istedim.
Kişisel marka gücünüzü arttırmak için bir stratejiniz ve yol haritanız var mı? Bu konuda nasıl bir yaklaşımla ilerliyorsunuz?
Bu konuya birkaç farklı bakış açısı ile bakıyorum.
Öncelikle en güçlü olduğum, en çok kas geliştirdiğim sektörlerde uzmanlığımı göstermek hedefindeyim. 20 yıllık iş hayatımın 15 yılını farklı segmentlerdeki kadın hedef kitlenin tercihlerini anlamak üzere ve son 9 yılını ev-yaşam alanında geçirdim. Dolayısıyla güçlü olduğum bu alanları kişisel markamda kullanmak hedefindeyim.
Bunun ilk adımını selimsenturk.com kişisel bloğumla atmış oldum. Öncelikle burayı geliştirip bağlantılı diğer mecralarda da varlık göstererek hem kendimi geliştirmek hem marka geliştirme alanında insanlara ve dolayısıyla ülkemize fayda sağlamak hedefindeyim.
Ancak bunu yaparken yaşamı da ihmal etmemek, bu ikisini dengede götürmek istiyorum. Eğer izleyen varsa “Emily in Paris” dizisinde sevdiğim bir sahne var. Amerika’lı Emily, Fransız bir ajansın yöneticisi oluyor ve Fransız ekip arkadaşı ona aslında bilindik bir tavsiye veriyor. “Siz çalışmak için yaşıyorsunuz, biz ise yaşamak için çalışıyoruz.”
Dolayısıyla benim kişisel markamda hayatı yaşamayı ve yeni kültürler tanımayı kişisel ve kurumsal markalaşma ile entegre etmiş bir profil göreceğinizi umuyorum.
Sektörünüzde sizi diğer sektör profesyonellerinden ayıran ve fark yarattığınız en önemli özelliğinizin ne olduğunu düşünüyorsunuz?
Sanıyorum öncelikle pazarlama alanında oldukça ciddi hocalardan akademik eğitim almış olmak ve farklı sektörleri de deneyimlemiş olmak diyebiliriz. Çünkü bulunduğunuz yere farklı tecrübelerle geldiğinizde bir dış göz gibi sorunları ve çözümlerini aynı anda görebiliyor, buna uygun aksiyonları alabiliyorsunuz. Aksi durumda ister istemez bir işletme körlüğü gelişebiliyor.
Sonrasında hiç dinmeyen öğrenme ve kendini geliştirme merakı ve bunu işinde uygulama cesareti beni ayıran temel farklar. Bence bir pazarlama müdürü, öncelikle kurumunda ve ekibinde şu algıyı oluşturması gerekir: “Denemeden olmaz.” En iyiyi başaranlar birçok zaman en çok deneyenlerdir.
Kişisel web sitenizin markanıza nasıl bir katkısı olduğunu düşünüyorsunuz?
Görünürlüğün her türlüsünü oldukça önemli buluyorum. Kişisel web siteme henüz başlamış olmama rağmen oldukça pozitif dönüşler alıyorum. Umarım zamanla hem bu alanı daha çok geliştirebilir, hem de diğer mecralara daha çok zaman ayırabilirim.
Başarınıza katkı sağlayan bir numaralı yaşam rutini nedir?
Mutlaka her akşam bir şey öğrenmiş olarak başımı yastığa koymak isterim. Bu kimi zaman bir kitapta altını çizdiğim bir cümle, kimi zaman izlediğim bir video veya yaptığım bir çalışma olabilir.
Düşünsenize 365 gün içerisinde her gün en az bir şey öğrendiğinizde 1 yıl içerisinde 365 konuya hakim olmuş oluyorsunuz. Bu hem kişisel marka anlamında oldukça fayda sağlarken, psikolojik ve zihinsel anlamda sizi hayatta tutar.
“Bence bir pazarlama müdürü, öncelikle kurumunda ve ekibinde şu algıyı oluşturması gerekir: Denemeden olmaz.”
Takip ettiğiniz markalaşmış isimler kimlerdir?
Dünya’dan Seth Godin’i takip ediyorum. Bill Gates, Jose Mourinho, Roger Federer ilham aldığım isimler. Tabi ki Steve Jobs’ı da anmadan geçmek istemem.
Türkiye’de takip ettiğim çok değerli reklamcılar var. Levent Erden, Alemşah Öztürk, bir dönem kendisiyle çalışma fırsatı bulduğum Ali Taran bunların başında geliyor.
Size cesaret ve ilham veren bir motto/quote var mıdır?
Çokça var tabi ama çok yakın zamanda okuduğum ve bana iham veren bir sözü paylaşayım:
“Nature never hurries. Atom by atom, little by little she achieves her work.”
“Doğa asla acele etmez, atom atom, adım adım ilerleyerek başarıya ulaşır.”
Hayatta istikrara inanan biriyim, dolayısıyla bu güzel söz benim mantığımla birebir örtüşüyor.
Bir pazarlama profesyoneli olarak; bir kurum markasının pazarlama faaliyetlerini yönetmekle kişisel marka yönetimini karşılaştırdığınızda değerlendirmeleriniz ne olur?
Öncelikle ikisini bir arada yürütmeye çalışmanın yarattığı ciddi bir vakit problemi olduğunu belirtmeliyim. Genellikle birbirini besleyen süreçler olduğunu düşünüyorum. Bir alanda uzmanlaşmak size bu alanda tanınırlık ve bilinirlik katıyor. Belli bir bilinirlikten sonra geçmiş tecrübelerinizle bulunduğunuz noktayı harmanlayarak kişisel marka açılımı yapmak, sıfırdan başlamaya göre daha kolay olabiliyor. Çünkü bu sayede profesyonel olduğunuz sektörü de temsil ederek desteğini almış oluyorsunuz.
İnsanların yoğun rekabet içerisinde olduğu 21. yüzyılda “kişisel marka” kavramının geleceği hakkındaki düşünceleriniz nelerdir?
Kişisel marka konusunda henüz yolun çok başında olduğumuzu düşünüyorum. Çünkü gerek kurumsal gerekse kişisel anlamda oldukça rekabetçi bir dünyanın içine adım atıyoruz.
Gelişen dijital ve sosyal mecralar, sektörlere giriş bariyerlerini neredeyse sıfıra indirdi ve dolayısıyla tüm sektörlerde marka sayısı inanılmaz bir artış yaşıyor. Aynı şekilde girişimcilik dünyası da oldukça hareketli. Burada kilidi kişisel markalaşmanın açacağını öngörüyorum.
Bu yazı yorumlara kapalı.