"Enter"a basıp içeriğe geçin

KLASİK ROLEX, AKILLI APPLE’A KARŞI

Dünya’da dijitalleşme aldı başını gidiyor ve genel söylem dijitalin artık ipleri ele aldığı ve geleneksel sektörlerin zamanla biteceği yönünde.

Peki geleneksel markaların buna verecek bir cevabı var mı?

Cevap aslında sorunun içinde gizli, reddetmek değil uyum sağlamak.

Bu konuya son dönemde saat sektöründeki etkileyici gelişmelerden örnekler vermemiz mümkün.

2014 yılında Apple CEO’su Tim Cook Apple Watch ürününü tanıttığında konu İsviçre saat endüstrisinde oldukça ses getirdi ve açıkçası bu noktada bir çekince yarattı.

Önce konuya İsviçre saat endüstrisi ile ilgili genel verileri koyarak başlayalım:

2019 yılı verilerine göre İsviçre saat endüstrisi yıllık 50 milyar dolar ciroya sahip, 350 markadan oluşan dev bir sektör.  Ve bu sektörde cironun büyük kısmını 7 marka yapıyor. Rolex, Omega, Cartier, Longines, Patek Philippe, Audemars Piguet ve Tissot.




İsviçre’nın bu dev pazarı, değer anlamında dünya saat pazarının %53’ünü oluştururken adet anlamında bunu sadece %2’lik bir satış adedi ile yapıyor. Bu keskin fark, İsviçre saat endüstrisinin katma değerli üretimde ne kadar güçlü olduğunun bir göstergesi.

Marka, Ürün’den Önceliklidir

Lüks segmet pazarlaması (luxury marketing) konusuna farklı makalelerimde detaylı olarak değineceğim.

Ancak burada da kısaca değinmek istediğim üç farklı nokta olacak:

Swiss Made Markalaması: İsviçre saat endüstrisinin bu kadar gelişmiş olasındaki ana sebeplerden ilki, ülke olarak İsviçre markasının gelişmişliği, marka algısı ve ürüne kattığı değerle açıklanabilir. Öncelikle “Swiss Made” markasını incelememiz gerekir.

Bir saatin üzerinde “Swiss Made” ibaresinin bulunabilmesi için belirli kurallara bağlıdır.

1-Saatin mekanizması İsviçre üretimidir; mekanizma İsviçre’de birleştirilmiş ve kontrol edilmiştir,

2-Örnek olarak, saatin mekanizmasının toplam parça maliyeti 100 usd ise minimum 50 usd’lik parçası İsviçre üretimidir

3-Mekanizma, kullanılacağı saat kasası ile İsviçre’de birleştirilmiştir/montajlanmıştır.

Dolayısıyla bu kadar keskin anlayışı olan ve denetlenen bir sektör, kalite anlamında sahaya +1 ile başlıyor.

Saat şirketlerinin köklü tarihi: İsviçre saat sektörünün tarihi 1700 yıllara dayanmaktadır ve hem İsviçre’nin hem de dünyanın en eski lisanslı saat markası Blancpain, 1735’te kurulmuş ve halen Swatch markası altında faaliyetine devam etmektedir.

Lüks marka konumlaması ve lüks işbirlikleri: Eski ve kaliteli olan bu markalar, dünyaca ünlü oyuncu, sporcu, kulüp, araba gibi markalarla çeşitli işbirlikleri yapmış ve kendilerini lüks sahnesinde göstererek konumlamasını korumuştur. Konu ile ilgili birkaç örneği aşağıda bulabilirsiniz.

 Sonuç olarak İsviçre saat endüstrisi bulunduğu noktaya tesadüf eseri değil, yılların değeri, tecrübesi ve yatırımıyla ulaştı.

Peki bu iki güçlü yapı arasında son durum nedir?

İsviçre saat endüstrisi, Rolex, Tissot, Piguet gibi üst segment yaygın ve birçok farklı niş markalarıyla sahada varlığını gösterirken,  Apple ulaşılabilir lüks anlamında sahada bu markalarla savaşır hale geldi.

2019 verilerine göre adet anlamında Apple watch satışları tüm İsviçre saat endüstrisini geçmiş durumda ancak cirosal bazda baktığımızda İsviçre markaları %53’lük Pazar payıyla liderliğini korumayı sürdürüyor.  Kalan %47’lik pastada apple, samsun, huawei gibi djital saat markaları ile İsviçre dışı saat markaları ve yerel markalarını varlıklarını sürdürüyorlar. 

İlginç bir veri olarak, 2018 yılı İsviçre markalarında 500 Frank ve altı markaların satışlarında %5’lik bir düşüş gerçekleştiği bir yıl oldu. Bu da  sektörün algısının ve sektörden beklentinin fiyat odaklı olmadığını, fiyat rekabetine girildiğinde dijital saatlerin payının artacağını göstermekte.

İsviçre bu konuda ne düşünüyor?

İsviçre markalarında görüş ayrılıkları göze çarpıyor. Montblanc ve Frederique Konstant gibi ünlü markaların genel müdürleri dijital’i küçümsememek gerektiğini ve dijitalin içerisinde de kendi lüksünü oluşturabilecekerine ve bunu yaparken yaşlılara kalp ölçme, sağlık uyguları gibi uygulamalarla fayda sağlayabileceklerine inanırken, İsviçre saat grubu CEO’su Brian Duffy yaptıkları araştırmada tüketicilerinin sadece %1’inin akıllı saatin geleneksel saatin yerini tutabileceğine inandıklarını vurguladı. İsviçre saatlerinin zamansız olduğunu ancak dijital saatlerde üzerinde son kullanma tarihi olan bir teknoloji satın aldıklarına inandığını iletti. Bazı analistler ise akıllı saatlerin, geleneksel saat endüstrisi pazarını arttırdığına inandıklarını iletiyorlar.

Bu ezici rekabette son durum ne olacak, taraflar nasıl bir Pazar paylarında dengeyi bulacaklar, izleyerek göreceğiz.

Beni sosyal medya hesaplarımdan takip edebilir, soru, görüş ve önerilerinizi iletebilirsiniz.

Bu yazı yorumlara kapalı.