Halı sektörü Türkiye’nin dünya çapında söz sahibi olduğu sektörlerin başında geliyor. Dolayısıyla burada markalaşmak, üretici pozisyonundan global marka pozisyonuna geçmek ülkemiz için olmazsa olmazlardan biri gibi görünüyor.
Halı sektörü Türkiye’nin dünya çapında söz sahibi olduğu sektörlerin başında geliyor. Dolayısıyla burada markalaşmak, üretici pozisyonundan global marka pozisyonuna geçmek ülkemiz için olmazsa olmazlardan biri gibi görünüyor.
Salgın, karantinalar, kısıtlamalar ve devam eden işletme giderleri.. Tüm markaların akıllarında tek soru var, ne yaşıyoruz ve nereye gidiyoruz? Bunu bilebilmek oldukça güç ancak gözümüzün önünde yaşanan ve adapte olmamız gereken bazı gerçekliklerden çalışmaya başlamakta fayda var.
Değerli Okuyucular, tüm dünyayı etkileyen ve yapısını değiştiren bir dönem yaşadık, yaşıyoruz. Bu süreçte gerek sağlık gerekse ekonomi olarak oldukça temkinli hareket etmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz. Bu yazımda, sizlere bu dönemde marka dünyasında yaşanan bazı anlayış değişikliklerinden bahsetmek istiyorum.
Gelişen Z kuşağı ve bu kuşakla pik noktasına ulaşan online mecralar ve sektörlere giriş engelsizliği göz önüne alındığında, endüstri ve marka rekabeti de aynı düzeyde arttı. Şimdi markaların, bilindik rakipler dışında gelişen yeni rakipleri de inceleyerek göz önüne alması ve buna uygun yeni stratejiler geliştirmesi gerekiyor.
Tıpkı sosyal mesafe kuralları ile insanların bu pandemi döneminde birbirinden uzak durması gibi, markalar konusunda da alternatif çoğaldıkça zevkler ve tercihler daha rafine hale gelecek ve topluluklar da netleşmeye başlayacaktır. Bu da markalar için yaşam tarzı topluluklarının ne kadar önemli olduğunu tekrar gündeme taşımıştır.
Dünya’da dijitalleşme aldı başını gidiyor ve genel söylem dijitalin artık ipleri ele aldığı ve geleneksel sektörlerin zamanla biteceği yönünde. Peki geleneksel markaların buna verecek bir cevabı var mı? Cevap aslında sorunun içinde gizli, reddetmek değil uyum sağlamak.
Girişimci kültürün topluma iyice yerleşmesi, dijitalin içinde büyüyen “Z” kuşağının artık ekonomiye katılacağı, tüketici konumdan üretici konuma geçeceği yaşlara ulaşması ve artan dijital olanaklarla yepyeni bir dünyaya doğru geçiş yapıyoruz.
Tüm dünyayı etkileyen ve yapısını değiştiren bir dönem yaşadık, yaşıyoruz. Bu süreçte gerek sağlık gerekse ekonomi olarak oldukça temkinli hareket etmemiz gereken bir dönemden geçiyoruz.