Markalar insanlar gibidir. Hepsinin aslında kendine özgü bir hikayesi vardır ancak şu zamanlara dek bundan markaların veya marka sahiplerinin kendisinin bile haberi yoktu.
Kurumsal ya da bireysel, her ne şekilde olursa olsun markaların bir hikayesi olması artık iletişim açısından kaçınılmaz hale geldi. Çünkü eğer bunu siz veya markanız oluşturmazsanız, çalışanlarınız, ürünleriniz veya siz bir şekilde sizin dışınızda oluşan bir marka hikayenizin yönetmeni değil oyuncusu olmak durumunda kalabilirsiniz.
Bu hikayelerin yaratıcı ya da sıradan, heyecan verici ya da sıkıcı, ilham verici ya da anlamsız olması, genellikle nasıl anlatıldığına bağlı. Ancak tek bir şartı var gerçek, içten ve samimi olmalı. Markaları değerli kılan şey, birinin hikayelerine doğrudan hissettiği bağlantıdır, duygudur.
Hikayeniz gerçekçi olmalı. Hikayeniz benzersiz olmalı. Sürekli olmalı. Marka değerleriniz, müşterileriniz tarafından benimsenecek ve korunacak değerler olmalıdır. Kahraman ise, hikayeyi kendi yollarıyla deneyimleyen kullanıcıdır.
Bu nedenle, dijital pazarlama döneminde, marka öyküsü ve marka deneyimi ayrılmaz bir bütün haline geldi. Bu noktada sevdiğim bir deyişi paylaşmak isterim: Tatmin olmuş bir müşteri en iyi iş stratejisidir.
Genişleyen sosyal altyapılar sayesinde gerçeğin saklanamayacğı bir döneme geldik. Artık ürününden memnun olmayan kullanıcılar bunu twitter’a veya diğer şikayet uygulamalarına yazarak veya Google’da sizi düşük puanlayarak markanızı zayıflatabilirler. Veya istihdam anlayışından memnun olmayan bir çalışanınız sizin çalışma şartlarınızı eleştirdiğinde binlerce retweet alabilir ve sizi zor durumda bırakabilir.
Dolayısıyla artık saklanmak yasak. Gün yüzüne çıkmak ve kendinizi anlatmak zorundasınız.
Marka Hikayesi yaratmak için 11 farklı yol isimli yazımda size hikayenizi yaratmanızda yardımcı olacak temel başlıklar bulacaksınız. Umarım güzel hikayeler yaratmanızda bu bilgilerin faydası olur.
Bana dilediğiniz zaman aşağıdaki sosyal medya hesaplarımdan ulaşabilir, geri bildirimlerinizi paylaşabilirsiniz.